GEÇMİŞ GELECEĞİN VERİ DEPOSU MU?

  • Deneme
  • Mart 4, 2025
  • 0 Comments

GEÇMİŞ GELECEĞİN VERİ DEPOSU MU?

Aşağıya iliştireceğim metin boyunca kendi öznel fikirlerimi paylaşmaya çalışacağım. Mümkün olduğunca ispatlı bilimsel deneyler ve yapılmış çalışmaları ele almadan yazıyı tamamlamaya gayret edeceğim. Çünkü diğer olasılık için ciddi bir çalışma ve emek gerekecek. Yüzeysel olarak ele almak benim için daha kolay olacağından bu yolu tercih ediyorum. Şimdi dünyadaki tüm insanların kör olduğunu düşünün. Bir yerden başka bir yere gideceğimiz zaman tekrar geri dönebilmek için yön tayinini nasıl belirleyecektik? Bu soru, size basit bir merak gibi görünebilir. Fakat bu soru, insan duyularının ve hafızasının sınırlarını keşfetmekle ilgili bir şey de değil midir? Merak, varmış olduğumuz noktada teknolojik ilerlemenin adıdır. Bizi nasıl geliştirebileceği üzerine farklı düşünceler üretmenin en bilindik yöntemidir. Sorunun asıl gayesini görme engellilerin yaşamlarını kolaylaştırmanın bir yolu olarak da düşünebilirsiniz. Ama problemin olası çözümleri üzerine düşünürken, konu yapay zekâ ve nöro bilimin alanına kaydı. Biliyoruz ki bu alan neredeyse hayatın her noktasını kolaylaştıran bir merkez haline gelmiş vaziyette. Sanırım yaşamı kolaylaştıran asıl nokta burasıdır.

Üç arkadaş oturup çay içerken konuştuğumuz en ciddi problem bu olmuştu. Arkadaşlarımdan biri, yapay zekaya entegre edilen bir sitemle görme engellilerin daha rahat alışveriş yapabildiklerini söyledi. Bu, teknolojinin hayatı kolaylaştırma örneklerinden biriydi. Kahve muhabbetini aratmayan sohbetimiz bu noktaya evirilmişti. Derinlik ve yetkinlik sahibi olmadan sohbete devam ettik. Konu konuyu açınca, yapay zekânın sınırları ve insan beyni ile nasıl bağlantı kurulacağı üzerine daha derin bir tartışmaya doğru uzandık. Çoğu noktada tıkanmamıza rağmen zihnimizin sınırlarını aşmaya çalıştık.

Çeşitli sözcüklerle hayata dair aklımızda yer edinen can alıcı şeyleri konuşmaya devam ettik.  Sonra hafızaya kazınmış eski görüntüler (sesler, kokular) bir ekrana aktarılır mı, aktarılmaz mı, sorusu gündemimize geldi. Birimiz, beyne entegre edilecek bir sistemle geçmiş anıların görüntülenmesinin mümkün olabileceğini savunurken, bir diğerimiz bunun asla mümkün olmayacağını belirtti. Karşı çıkan arkadaşımın argümanı basit olmasına rağmen felsefik olarak karışıktı. Felsefik kısmını yüzeysel bir şekilde aşağıda ele almayı umuyorum. Arkadaşım, veri için tıpkı bilgisayara takılan hafıza kartı gibi bir araca ihtiyaç vardır. Eğer beyin için bunu sağlayacak bir şey yoksa o zaman aktarılacak bir veri de olamaz, dedi. Ancak, beynin geniş bir hafıza kartı olduğu ve her şeyi kesintisiz kaydettiği aşikâr. Eğer anılarımız sinir sistemimize depolanıyor ve kaydediliyorsa şunu söyleyebiliriz: Teorik olarak zihindekilerin dışarıya çıkarmak geliştirilecek bir yöntemle mümkündür.

İnsan sabretmelidir, hedefe fırlatılmış bir oktan farklı davranıp beklemeyi bilmelidir. Söz konusu şeyin gerçekleşmesi için epey zamanımız var. Henüz emekleme aşamasında olsak da teorik ilerleyişimiz devam ediyor.  Meseleye dönecek olursak, karşıt görüşü savunan arkadaşım, milyarlarca anı içinden tek bir anının nasıl seçileceğini sordu. Gerçekten de öyle, milyarlarca anı içerisinden tek bir anıya nasıl ulaşacaktık? Soru beni afallattı; çünkü bir insanın tüm hayatı boyunca yaşadığı anılardan belirli bir tanesini ortaya çıkarmak, sıradan bir veri işleme sürecinden çok daha karmaşık bir meseleydi. Ancak daha sonra aklıma psikiyatri bilimi geldi. Hipnoz, bilinçaltı yönlendirmesi, rüya analizleri ve ilaçlarla hafızayı canlandırma gibi yöntemlerin var olduğu zaten biliyoruz. Bu yüzden belirli bir anının hatırlanmasını sağlamak bilimsel açıdan hiç de imkânsız görünmüyordu.

40 yaşına basmış bir bireyi düşünelim. Bu bireyin 15 yaşındaki hatta şunu da ekleyelim o yaştaki ocak ayının ilk pazartesi günü yaşadığı bir anıyı hatırlayabilmesi en büyük handikaptı. Ve bu anımsamak, psikoloji bilimini kullanarak yönlendirilme ya da manipülasyon gibi telkinlerle mümkün olabilir. İnsanın belli uyarıcılarla belli ölçülerde hedefe doğru yönlendirildiğini görmüşüzdür. Eğer insan zihni, belirli uyarıcılar yardımıyla belli anıları hatırlayabiliyorsa, istenen zamana ait hatırlama süreci bu yöntemle ortaya çıkarılabilir. Ve böylece mevzunun bir ekrana aktarılmasının da olasılık dışı olmadığı anlaşılmış olur (Teknolojik gelişmenin uygun koşulunda). Nörobilim ve yapay zekâ alanlarında yapılan çalışmalarla kör fareler üzerinde beyne görüntü aktarımı için deneyler yapıldı. Ve bu deneylerde görüntünün beyne aktarımı basit düzeyde de olsa gerçekleşti. Böylece ilerleyen zaman içerisinde anıların beyinle ilişkilendirilebileceği gerçeğinin kapıları açılmış oldu. Çünkü eğer doğuştan görme yetisi olmayan canlıya görüntü aktarabiliyorsak o zaman zihindeki bir görüntüyü (eski bile olsa) dışarı çıkarabiliriz. Dediğim şey şu: Beynin belirli bölgeleri uyarıldığında eski hatıraların gelecekte bilgisayar ya da benzeri bir sisteme entegre edilip bir film gibi hem oynatılması hem de görselleştirilmesi mümkündür. Ve söz konusu bu şey diğer duyu organları için de geçerlidir.  Ama zihinde yer edinmiş bir anının sesli olarak canlandırılması nasıl söz konusu olabilir, işte benim anlayamadığım nokta burası. En azından işin bu kısmı için zihnim donuk kalıyor.

Bu sorun çözüldükten sonra bu durumun da hem olumlu hem de olumsuz etkileri gündeme gelecektir. Ahlaki açıdan tartışmaya açık bu şey kendisiyle beraber yeni sorunlar getirecektir. Örneğin, gerçekler dile gelecek ve bu yöntemle işlenen suçun failini tereddütsüz ortaya çıkacaktır. Ayrıca bunun sayesinde deliller de karartılamayacaktır. Fakat eğer bir insanın zihnindeki görüntüyü dışarı çıkarıp eski bir anıyı canlandırabileceksek bu şu demek olmayacak mı: Var olamayan bir anının zihne aktarıp yerleştirmenin önü açılacak… Manipüle edilecek, kötülük için insanlara gerçek olmayan biçimler verilecek, işlenen bir suç tıpkı eskiden olduğu gibi başkasının üstüne atılacak veya bireyin kişisel hafızası gerçek dışı anılarla işgal edilecek. Yani bu ve benzeri işlerden dolayı konu yine etik bir mesele haline gelecektir.

Teknolojinin insan beyniyle birleştirilmesi demek bizi insan yapan birçok şeyin arka planda kalması demek olacaktır. Özellikle sözüm ona “Transhümanizm” şeklinde ortaya çıkan “Aşırı İnsan ya da Üstün İnsan” bekleyişinin sırrı belki de burada yatıyordur. Tabii işin asıl önemli kısmı “İlahi Kudrettin” buna ne kadar, nereye kadar izin vereceği hakikatidir.

Yazı, bize unutkanlığı, video ve fotoğraflar ise sınırların belirsizliğini gösterdi. O zaman hafıza kayıt teknolojisi, insan sınırlarını yeniden belirleyecektir. Okuduğunuz bu yazı boyunca gündem olan şey bir gün gerçekleşirse; hiç şüphesiz bu, bireyi aşıp toplumsal bir konu haline gelecektir. Tüm hafızanın yeniden şekillenmesi anlamına gelen bu durum, insanlık tarihinde bambaşka bir perdenin açılması anlamını taşıyor. Ve geçmiş de artık sadece bir anı değil, yeniden üretilen bir nesne haline gelecektir. Bilim Kurgu filmlerinde bunların çok acayip ve ilginç hikayeleri yıllardır hem edebiyat hem de sinema evreninde yer ediniyor.

Asıl olarak bu konu bilimsel ilerlemeden çok öte bir anlam taşıyor. Ahlaki, hukuki ve felsefi yönü ciddi tartışmalar içerecektir. İnsanın fıtratı göz önünde bulundurulduğunda sonuçlarının iyi olacağını söylemek ise pek mümkün değildir. En gizli şeylerin yani mahremiyetin alanının işgal edildiğini hayal edin…

Tarihin seyrine, akışına müdahale edemeyeceğimiz bir gerçek. Peki, tüm bunlara gerçekten hazır mıyız?



İlişkili Olduğu Yazılar

  • Deneme
  • Haziran 1, 2025
  • 84 views
Bir Dua

ER RAHMAN, ER RAHÎM! Ey gökleri ve yeri adaletle ayakta tutan, mazlumun feryadını işiten, yetimin gözyaşını yere düşürmeyen Allah’ım! Bilirim ilahi adaletin insan idrakine kapalıdır. Ama niyaz ediyorum. Sen şahitsin…Gazze’nin…

  • Deneme
  • Mayıs 27, 2025
  • 78 views
ÖLÜMSÜZ

ÖLÜMSÜZ Hu… Hu… Hu… Dedi, durdu. Üç, beş, yedi kere hu!.. dedi, durdu. Hu… Hu… Hu… dedi ve devam etti bir ölümsüz… Yaşlanıyorum, hızla. Ömrüm uzadıkça kısalıyor, büyüyorum. Oysaki bu…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir