Üç En Bir Ka

Üç En Bir Ka

 

Geciktim

Tüm öfkesiyle dönüp bana baktı

Titreyen vücudunda yumruklaştı elleri

Tüm hışmıyla döndü bana baktı 

 

Kapıyı çalamadım, içeri giremedim

Telaşlı, endişeli

Kaskatı silüeti ruhumda sancırdı 

Öyle olunca anladım

Neden geciktiğimi

 

Odanın kapısı.. duvarları yıkık dökük 

Ve tavan yer tarafından yutulmuş

Gamla kederle

Yüz binler endişeyle 

Gözler gökyüzüne dikilmiş 

Bomboş ve sönük 

Hüznün en beyazı çökmüş üzelerine

Hareket yok, kıpranma yok, sıcaklık yok

Gönlü dağlayan solgun ışık 

Neden geciktin der gibi

 

Eski neşeler acıyla yer değiştirdi 

Hâlbuki sıcacık elleri daha dün avucumdaydı

Pembe yanaklarını okşayıp

Yavrum uyan demiştim 

 

Oysa ben 

Ben hep gecikirdim

Öperken veya tutarken ellerini

Severken veya kıymet bilirken hepsini

Titreyen bir alev gibi üşümüştüm

Mevsiminde sararan yaprak gibi dökülmüştüm

 

Eski neşeler acıyla yer değiştirdi

Hâlbuki daha şimdi gözleri gözlerimdeydi

Al al yanaklarını değdirip dudaklarıma

Sevdiceğim esaret benim payım demiştim

 

Eski neşeler acıyla yer değiştirdi

Hâlbuki demin çatlamış ayakları alnıma değmişti

Anam, babam, bacım, kardeşim deyip

Koca bir tahta kurulmuştum daha demin

 

Ah dilim acıyor

Kalbim kıymık gibi saplanıyor bağrıma

Az evvelki solgun ışık da neydi

Ah acıyor kalbim

Kıymık batıyor dilime

 

Bu sallantı, bu zelzele, bu yıkılmışlık

Bu bilinmez yazgı, bu sarsıntılı dökülüş, bu yer yarılması

Bunlar sadece arzda mı oluyor sanırsın

Senin, benim, onun böğründe

Geciken bir ben miyim sanırsın

Pembe yanakları henüz soğumuş bir bebeğin

Bir kelebeğin, üveyik kuşunun

Zemheride kırkı çıkmamış bir annenin solan gönlünde

… 

Bahara kalmadı sürur

Ezildi üveyik kuşlarım

Ramazana yetişmediler 

Şimdi sevinci kalmaz artık bayramların

 

Geciktim

Neden geciktiğimi, nasıl geciktiğimi, niçin geciktiğimi,  kime geciktiğimi bilmeden geciktim

  • İlişkili Olduğu Yazılar

    Sivri Ucun Ucundaki Zihin

    Sivri Ucun Ucundaki Zihin   Zihnim tüm bu olanlarla sanki bıçak sırtında, karmaşık duygularla yokluk sınırında bıçak – sınır / zihin – duygu ikisinden ikisinin de belleği kesişi aynı  …

    İki Halkalı Ayrı İki Dil

    İki Halkalı Ayrı İki Dil İçim buz kesiyor zamanın sınırlarında eriyen demir gibi iki halkalı iki dil o adamın yüreği, güle kondurulmuş şeffaf bir damla varlığın kristalleşmiş sessizliğinde onu gördüm …

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir