İki Halkalı Ayrı İki Dil

İki Halkalı Ayrı İki Dil

İçim buz kesiyor

zamanın sınırlarında eriyen demir gibi

iki halkalı iki dil

o adamın yüreği, güle kondurulmuş şeffaf bir damla

varlığın kristalleşmiş sessizliğinde

onu gördüm 

ilki kadar şaşırmadım belki,

yine de heybemde gittikçe ağırlaşan sorular:

“Neden?” ve “Niye?” değil, 

“Nasıl?” ve “Ne için?”

 

Çehrem okunacak bir kitabın hüznünü taşıyor 

okumadan çekip gitti

belki de okudu, 

fakat anlamadı 

anlamak istemedi

hem

kim bozguna uğramış bir fersizi anlamak isterdi ki

çiçek kokulu bir yabancı değildi aslında,

tanıdıktı, adı dilimin ucunda 

bir sır gibi asılı kalıyor düşlerimde 

kimdi?

bilemedim

belki isimsizdi, 

çünkü isimler aidiyet kuşatır 

o, hiçbir yere ait olmayan bir meltemdi

 

Âdem miydim ben?

Allah’ın öğrettiği isimlerden biri miydi o

yoksa ben, kelimelerin yetmediği yerde

kendi sessizliğimi mi yarattım?

cevherin özü yok dedim, 

çünkü öz, arandıkça kaybolur

göz değdirmek istedim, 

bakışlarımı tutunsun diye

ama o gelmedi

anladım

“gelmemek”, 

onun “var olma” biçimiydi…

  • İlişkili Olduğu Yazılar

    Sivri Ucun Ucundaki Zihin

    Sivri Ucun Ucundaki Zihin   Zihnim tüm bu olanlarla sanki bıçak sırtında, karmaşık duygularla yokluk sınırında bıçak – sınır / zihin – duygu ikisinden ikisinin de belleği kesişi aynı  …

    Kitap Ayracından Taşan Çatlak

    Kitap Ayracından Taşan Çatlak Sarsıntı, kitabın eskimiş ciltli kabuğundan  taşan çatlaktı  doktor,  kelimeleri teşhis bıçaklarıyla kesip biçerken,   biz,  antika bir saatin an göstersi gibi aynı zamanı tekrar tekrar yaşıyorduk ölüm…

    One thought on “İki Halkalı Ayrı İki Dil

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir