Bir Su Masalı
– Kenan’a – (yitip giden her evlada)
- Tufanın Doğuşu
Toprak, duanın iniltisiyle yarıldı
babanın yalvarışıyla titredi gök
merhamet, fısıltıyla düştü yeryüzüne
dalgalar, dağ gibi yükselmiş kibri…
peygamber gözleri, son kez dokundu boşluğa
gözyaşına engin deniz, kanadına çığlık
ki üveyik titreyişiydi bakışları
oysa ne balık ne de kuştu
haykırışıyla çırpındı Mikail, sır perdesine bulanmış
- Kenan’ın Son Çığlığı
Kenan, doruklar esenliktir, su beni yutamaz, dedi
son kez ‘baba,’ dedi çocuk, ‘su bana dokunamaz
ben sudan kudretliyim, senin iniltin zaferimi karartamaz!’
Ama deniz ki karanlığı yutan, okyanus ki gururu kusan taşkın
hangi çift gözün ummanıydı bu
o, tufanın ona dokunmayacağını sanırken
III. Nuh’un Yalnızlığı
“Ne yapsam bilemedim, Ya Rabbi…
oğlum, hükmüne sırt çevirdi
belleğim kırık aynada parçalandı,
dilimden damlayan her harf taşa dönüştü
dökülen her damla veda haberi
…
yağmur asla dinmedi, kalbime saplandı yalnızlığın sancısı
yenildim Allah’ım, yardım et!”
Ve su yükseldi… ve su aşılmaz dağları aştı
anlamadı baba, lakin peygamber anladı
tufanın Mikâil’in marifetiyle değil,
evladın ihanetiyle koptuğunu
Bir kalbi en çok ona en yakını deşermiş
Nuh, peygamber olmaktan evvel…
öyle ya! “tufan, hangi babanın gözyaşlarıyla başladı?”
kenan’ın diliyle deşilen kaderdi fırtına
dokuz yüz elli yıllık iç çekişin külü değil miydi bu taşkın?
Sular çekildi, gemi karaya oturdu
lâkin Nuh bir daha gemiye bakmadı
başını yere eğip, “yüzüm yok Allah’ım…
okyanusların, denizlerin uğultusu geçti içimden,
kimse neyin koptuğunu anlamadı”
Ve hala, suların çekildiği yerde duruyor Nuh’un sesi…
ve sadece sızının kadim incinmişliği kaldı geriye
Çocukluk, hatıralar ve kaybolan masumiyet üzerine şiirsel bir anlatı
Soru:
Hayatınızda hâlâ erişemediğiniz bir “su masalı” var mı?