Kabarık Cüzdanlar ve Başarı

  • Deneme
  • Eylül 22, 2025
  • 0 Comments

Kabarık Cüzdanlar ve Başarı

Evet, tıpkı sen de benim gibi pek sevgili ve gariban kardeşim, şöyle koltuğuna yaslanıp otur şuraya. Şimdi sana hayatında belki çok az duyduğun ya da hiç duymadığın, okullarda öğretmedikleri, gazetelerin yazamadığı, o kendini bilmez motivasyon hocalarının asla itiraf etmeyeceği ama yine de hepimizin bildiği meşhur sırrı anlatayım. “Başarının Şifresi: Cüzdandaki Para Miktarı.”

Evet, yanlış okumadın. Başarının en gerçek şifresi kabarık cüzdanlardan akan meteliklerle çözülür. Zeka dedikleri şey sadece bir yanılsama. Başarı, ancak ve ancak üzerine maddi olanakların sosu dökülünce lezzetlenen bir yemek olur. Ucuz imkanlarla aldığın makarna harika olsa bile üzerine serpeceğin sosun, içerisine koyacağın kıyman ve yine üzerine serpeceği peynirin yoksa… Hatta tuzun bile yoksa… O zaman geriye sadece ağızda, çiğnenmesi zor, vasat bir karbonhidrat yığını kalmaz mı?

Evet… Eğer daha zeki olmak istiyorsan ya yeni bir dil öğren, ya müzik kursuna git ya da resim yap! Bunları her gün ama her gün duyuyoruz. “Yeni bir dil öğren, beynini geliştir! Dans et!” Harika fikirler değil mi? Hemen koşup İtalyanca kursuna yazılmak istersin. Aylık yarım asgari ücret. “Bir enstrüman çal da ruhunu zenginleştir!” Mükemmel ötesi bir söylem! Gidip şu gitarı alayım, dersin. Fiyatı asgari ücretin üçte ikisi. O da yalnızca çok iyi olmayan ortalama bir gitar ücreti.  “Resim yap, içindeki duyguları dışa vur!” Kesinlikle! Tuval, yağlı boya, fırça… hepsi birer altın külçesi. Sonuç ne peki? Cüzdanındaki yeşil renkli kağıtlar seni engeller. Çünkü neredeyse hiç yok. İçindeki duygular, dışarı çıkmak yerine seni dibe doğru çeker. Sancırsın. Bu sancıyla miden ağrır, kalp ritmin bozulur, ellerin titren. Ah o eller! Ellerin tireyince seni korkak zannederler.

Hani derler ya, “Steve Jobs garajda başladı.” Evet, kardeşim, garajda! Peki o garajın bulunduğu mahallenin kira bedeli nedir? Kendi garajları olduğunu varsaymıyorum bile. O garajdaki elektronik aletleri nereden geldi? “Ailesinden borç aldı” diyorlar. Bu hikayeyi elbette duymuşsundur. İşte o borç, senin benim asla tahayyül edemeyeceğimiz bir şey. “Aman baba, arabanın benzini için 50 lira versene” dediğini hatırlasana. Tabi o da, eğer kırık dökük araba varsa. Mark Zuckerberg, Harvard’da öğrenciydi. Harvard! Harrrr-varddd! Oranın yıllık eğitimi, bizim evlenmek için yıllarca uğraşıp biriktirdiğimiz paranın değerinden kat be kat fazla olan bir yer. Mark, Orada dünyanın en parlak ve en varlıklı çocuklarıyla takılıyor. “Facebook fikri” ancak böylesine bir imkan yığınıyla doğabilirdi… “Garaj” metaforu var ya, onu şöyle değerlendirmeli: “ailesinin kiraya vermeye bile tenezzül etmeyeceği, onlar için çok basit ek bir gayrimenkulü.” Kimlerle yarışa sokuyorlar bizi görüyorsun değil mi?

Peki ya ben, sen, biz? Garajımız nerde? Bizim garajımız… Ah o garaj var ya o garaj… Her şeyi o yıkıyor. 35 yaşına gelmiş, evlenememiş, her ay kirayı zor ödeyen, anne-babasının “oğlum, elektrik faturası gelsin de ödeyelim sonrasına bakarız” diye söylendiği… Belki iki belki üç odalı evlerin parasızlıktan dolayı bir arada bulunduğu gergin salonu… O salonda dünyayı değiştirecek bir fikir bulmaya çalışmak, bir kova suyla yangın söndürmeye çalışmaktan farksız değil mi? Ha, önce o yangını söndürecek suyu satın alacak parayı kazanman gerekiyor. Bu oluncaya dek yangın çoktan her yeri yakıp yıkmış olmuyor mu?

Ve sonra bizlere “fırsat eşitliği” diye bir palavrayı yutturmaya çalışılıyor. Komedi! Garip! Tuhaf! İğrenç! Artık sen ne diyorsan. Tüm atların aynı çıkış noktasında olduğu bir yarıştayız. Kimisi bitiş çizgisinin hemen yanında, kimisi az gerisinde, kimisinin atının önünde havuçlar var, kimisinin atı hiç yük taşımamış. kimisi atına vitaminler vererek ve antrenörle çalışıyor… Senin üstünde olduğun atın ön ayakları kırık, açlıktan karnı sırtına yapışmış”hadi koş bakalım,” diyorsun. “Hadi koş aslanım, göster kendini!” 

Klasik bir söylem de dile getireyim; zengin çocuğu, en iyi okulda okur. Bu her zaman böyledir. Özel dersler alır. Matematik, fizik, kimyayı dünyanın en iyi hocalarından öğrenir. Astronomi bilgisi için NASA’ya gider. Fizik gelişmelerini Cern’de takip eder. Pizzayı bile İtalya’da yer… Stajını babasının holdinginde yapar. Network‘ü, ailesinin verdiği davetlerle gelişir. Sonra çıkar ve seni, beni, bizi ezerek “ben çok çalıştım, az uyudum, hiç pes etmedim” nutukları atar. İnanma. O, “çok çalışmak” denen şeyin, senin sabah 6’da kalkıp iki otobüs değiştirerek okula, işe gitmenden çok daha farklı bir dünyadır.

Peki, bu karanlık tablo karşısında biz ne yapacağız? Umut mu? Hayır, asla. Gerçekleri kabul edeceğiz. Bu dünya, “çalışırsan kazanırsın” yeri değil, “kazanıyorsan, zaten çalışma lüksüne ve imkanına sahipsin” prensibiyle işliyor. Bunu anlamak, ilk ve en önemli meseledir.

Sonra? Sonra iki yol var. Ya bu acımasız oyuna rağmen, bir istisna olmayı umarak kır imkanlara rağmen fark yaratabilen binde birlik dilime girmek için… Geceni gündüze katarak çalışacaksın. Ya da kendine başka bir oyun kuracaksın. Kendi kendine eğleneceksin. Kendi başarı tanımını yapacaksın. Belki dünyayı değiştirmeyecek, ama senin ve sevdiklerinin hayatını biraz olsun güzelleştirecektir. Küçük ama senin olan zaferlerin peşinden koşacaksın. Belki o enstrümanı çalamayacaksın ama en sevdiğin şarkıyı ıslıkla… Belki İtalyanca konuşamayacaksın ama…

Çünkü asıl komedi, asıl küçük düşürücü şey… Sistemin dayattığı “başarı” yarışına ölesiye katılmaya çalışmaktır. En iyisi o yarış pistinin kenarına çekilip, “Siz devam edin, ben burada çekirdek çitleyip sizi izliyor olacağım” diyebilmektir.

Zaten yıkımın, savaşın ve anlayışsızlığın hüküm sürdüğü (örneğin Filistin, Uygur Bölgesi, Ukrayna, Afrika, Suriye, Irak… İç çekişmeler… Kürtler, Türkler, Çeçenler, Afganlar…) bu dünyada başarının çok da bir anlam ifade edeceğine inanmıyorum. Başarı bireysel ise adamı kör eder… Bireysel değil ancak toplumsal olarak bir kalkınma olursa anlamlı olur. O zaman da gerçekten “fırsat eşitliği”nden bahsedebiliriz. 

 

Mustafa AYYÜREK



  • İlişkili Olduğu Yazılar

    • Deneme
    • Ekim 7, 2025
    • 40 views
    Hayırlı Cumalar

    Hayırlı Cumalar Filistin (Gazze) artık kendi coğrafi sınırlarının çok ötesine geçmiş bir konumda. Öyle ki çoktan insanlığın ortak vicdanında kanayan bir yara haline gelmiştir. Filistin, artık sadece müslümanların gündeminde olan…

    • Deneme
    • Ekim 3, 2025
    • 36 views
    Zihnin Sisli Koridorları ve Acı

    Zihnin Sisli Koridorları ve Acı İtiraf etmeliyim ki, şu sorular hiçbir zaman zihnimi terk etmeyecektir: Neden, her seferinde, aynı acının pençesine düşüyor ve ondan kurtulamıyoruz? Neden gittiğimiz her yere o…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir