Togonun İzinde Var Olmak İçin Yazmak

  • Deneme
  • Nisan 3, 2025
  • 0 Comments

Togo’nun İzinde Var Olmak İçin Yazmak

Desteği bulunmayan düşüncelerin berraklığından şüphe ettiğinizi duyuyor ve görüyorum. Fakat sözcükler zihninde durmadan şekil değiştirirken, cümleler yığılarak bir metne dönüşecek. Siz şu an bir kez daha buna şahit olacaksınız. Ama eksik ama fazla…

Hâlbuki Yazmak bir tutkudur, ancak bu tutku çoğu zaman bir yazarın karşılaşacağı kısır bir gerçeklikle yüzleşmesi anlamına gelir. Bu gerçeklik, geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmanın sadece yazma yeteneğiyle mümkün olamayacağı durumudur. İçi kabına sığmayan amatör ya da profesyonel çoğu yazarın karşılaşacağı  şey budur. Bu gerçeklik, yazım serüveninde geniş bir kitleye hitap edebilmenin önüne set çeken kendi koşullarının standardın altında olması hakikatiyle aynı anlamı taşır. Yazarın çevresel olanaklardan yoksun olması, onu yılgınlığa sürükleyebilir. Evet, belki de tıpkı sana sahip olan yılgınlık gibi. Reklamını yapacak, seçenekler arası tercih yapamanı sağlayacak, ortaya çıkaracağın metni sahiplenip piyasaya sunacak bir “ağ”a da sahip değilsin. Belki kalemin güçlüdür, ama bu gücün tek başına yeterli olmadığı apaçık ortada değil mi?

Bu durumu anlayabiliyor musun peki? Neden güçlü bir kalem, geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmak için yeterli olmaz? Pierre Bourdieu’nun “Kültürel Sermaye” olarak adlandırdığı kavram bunu anlamak için bir kapı olabilir. Yazarın yalnızca yeteneği değil, bağlantıları ve toplumsal konumu da büyük önem taşır. “Kültürel Sermaye”ye sahip olmayan biri, ne kadar bütünlüklü, nitelikli ve keyif verici yazarsa yazsın “Görünürlük” konusunda epeyce zorlanacaktır. Her ne kadar bunun aksi yönde olduğunu destekleyecek istisnai örnekler bulunsa da bu durum sadece yüzde ikilik bir kesimin ulaşacağı bir sonuç olacaktır. Dişiyle, tırnağıyla kazıya kazıya ilerleyen, kendinden emin, arka plandaki hikayesi dramla katışık şanslı yüzde iki… Bu yüzde ikilik sapmanın bence iki nedeni var. Birincisi yüzde ikilik dilime girmeyi amaçlayan insanların ( veya yazarın) bir hayal içerisinde boğulmasını sağlayacak bilinçli oyun, ikincisi ise (ki asıl mesele bunu başarmak) piyasayı elinde tutanların karşı koyamadığı, engelleyemediği “Mutlak Kudret”in ihsanı. Bu ihsan durumunu bir örnekle açıklamak istiyorum. Vereceğim örnek yazma serüveni ya da yazarla alakalı olmayacak. Çünkü yazı boyunca asıl söylemek istediğim şey söz konusu durumu hayatın herhangi bir noktasıyla temasın kurulmasını sağlamak. Örneğe gelince 1925 yılının kışında, Alaska’nın dondurucu beyaz örtüsü altında bir köpek, insanların hayatını kurtarmak için kendi sınırlarını aştı. Togo, karanlık fırtınalarla savaşarak yüzlerce kilometre yol kat etti ve difteri hastalığının tedavisini taşıdı. Onun hikâyesi bugün yeni yeni görünürlük kazanıyor. Togo’nun kahramanlık öyküsü aradan geçen uzun yıllar sonra yeniden yazıldı ve anlamı yeniden keşfedildi. Ne demek istediğimi anlamak için ilk önce 2019’da çekilmiş ‘Togo’ isimli filmi izleyin sonra ise Togo’nun esas hikayesini araştırın. Siz bunu yaptıktan sonra daha net anlaşılacağımı umuyorum.

Yazım serüvenine tekrar dönecek olursak, başka bir yönü ise şu: Popüler kültür ve tüketim alışkanlıkları yazarı kolayca etkisi altına alabiliyor. Yazılanların bir ürün gibi değerlendirildiği uzay çağında, içerikten çok onun nasıl sunulduğu önem kazanıyor. Bir yayının renklendirilmiş kapağı, sıra dışı tanıtım videosu ya da yazarın sosyal medyadaki etkinliği daima metinden daha fazla dikkat çekiyor. Senin bakış açın ve nevi şahsına münhasır özelliklerin bu dinamiklerin içinde kendine ne kadar yer bulabilir ki? Bugün bir yazarın sosyal medya hesaplarındaki etkinliği, neredeyse kitabının içeriği kadar önemli hale geldi. İsim vermeden “gibi” modern yazarlar, kitaplarının sosyal medyada viral olması sayesinde milyonlara ulaştı. Bu da bize yazarlığın aslında kalemle değil, pazarlama stratejisiyle yapıldığını gösteriyor. Buna kalıcı bir yanıt bulmak kolay değil, mi diyeceksin. O zaman aynaya bakıp “Ben kültürel sermayeyi kazanmak için popülist olup yolumdan mı saptım?” sorusu ile yüzleş.

Felsefi olarak bakıldığında ise durumu biraz daha geniş bir şekilde değerlendirebiliriz. Arthur Schopenhauer’in dediği gibi, “Sanatın Değeri Anlaşılır.” Evet, muhakkak bir gün sanatın değeri anlaşılacak, er ya da geç bir şekilde sanat gün yüzüne çıkacaktır. Çünkü unutmaman gereken gerçeklik ”Mutlak Kudretin İhsanı.” Çünkü anlamsız metinler arasında eserinin fark edilmemesi, onun değersiz olduğu anlamına gelmez. Sosyal medyada sıradan bir kitabın, yaratıcı bir tanıtım videosu veya etkileyici bir yazar portresiyle büyük bir ilgi gördüğüne şahit olmuşsunuzdur. Bu durum, sahte imajın eserin kalitesinden daha önemli hale geldiği modern dünyayı simgeler. Ve sen ise şunu iyice düşün, asıl hedefin görünürlük mü, yoksa bir kalbin bam teline dokunup kâinatı dokumak mı?

Tüm bu düşünceler arasında yine de yazmaya devam edeceksin, etmelisin de. Vazgeçmeden emek harcayarak ilerlemelisin. Çünkü senin yazmak için ortaya koyduğun ifade biçimin, bir varoluş yolu. Kendini ispatlayıp o kudretin ihsanını kendi üzerine çekmeyi başarma çabası. Kalemimle kurduğun bağ, okuyucunun ruh dünyasında bir coşku yaratmak sancısıdır. Yazmak, geniş bir kitleye ulaşmanın ötesinde, insanın kendi varoluşunu keşfetmesidir. Bu hakikat, her yazar için bir umut ışığıdır.  İlerledikçe vazgeçmemen gerektiğini öğreneceksin.  Eğer burada kalıp pes edeceksen, buraya kadar neden ilerledin ki? Daima kalem ile kalmanı umuyorum. Bu kalem bazen boş beyaz sayfada tebessüm ettiren bir sözcük olurken, bazen bir mühendisin imar etmek için baktığı bir proje, bazen bir ressamın çizdiği bir nehirde avlanan bir balıkçı olurken bazen de nasıl hayatta kalınacağını anlatan antik bir öykü olacak. Ama daima arka planı dramla işlenen, neliği belli olan, süsten uzak yalın bir deyiş olacaktır. Yoldan sapma ve ilerlemeye devam et. Çünkü yol seni gitmek istediğin yere ulaştıracaktır.

  • İlişkili Olduğu Yazılar

    • Deneme
    • Haziran 1, 2025
    • 85 views
    Bir Dua

    ER RAHMAN, ER RAHÎM! Ey gökleri ve yeri adaletle ayakta tutan, mazlumun feryadını işiten, yetimin gözyaşını yere düşürmeyen Allah’ım! Bilirim ilahi adaletin insan idrakine kapalıdır. Ama niyaz ediyorum. Sen şahitsin…Gazze’nin…

    • Deneme
    • Mayıs 27, 2025
    • 80 views
    ÖLÜMSÜZ

    ÖLÜMSÜZ Hu… Hu… Hu… Dedi, durdu. Üç, beş, yedi kere hu!.. dedi, durdu. Hu… Hu… Hu… dedi ve devam etti bir ölümsüz… Yaşlanıyorum, hızla. Ömrüm uzadıkça kısalıyor, büyüyorum. Oysaki bu…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir