Üç En Bir Ka
Geciktim
…
Tüm öfkesiyle dönüp bana baktı
Titreyen vücudunda yumruklaştı elleri
Tüm hışmıyla döndü bana baktı
Kapıyı çalamadım, içeri giremedim
Telaşlı, endişeli
Kaskatı silüeti ruhumda sancırdı
Öyle olunca anladım
Neden geciktiğimi
Odanın kapısı.. duvarları yıkık dökük
Ve tavan yer tarafından yutulmuş
Gamla kederle
Yüz binler endişeyle
…
Gözler gökyüzüne dikilmiş
Bomboş ve sönük
Hüznün en beyazı çökmüş üzelerine
Hareket yok, kıpranma yok, sıcaklık yok
…
Gönlü dağlayan solgun ışık
Neden geciktin der gibi
Eski neşeler acıyla yer değiştirdi
Hâlbuki sıcacık elleri daha dün avucumdaydı
Pembe yanaklarını okşayıp
Yavrum uyan demiştim
Oysa ben
Ben hep gecikirdim
Öperken veya tutarken ellerini
Severken veya kıymet bilirken hepsini
…
Titreyen bir alev gibi üşümüştüm
Mevsiminde sararan yaprak gibi dökülmüştüm
Eski neşeler acıyla yer değiştirdi
Hâlbuki daha şimdi gözleri gözlerimdeydi
Al al yanaklarını değdirip dudaklarıma
Sevdiceğim esaret benim payım demiştim
Eski neşeler acıyla yer değiştirdi
Hâlbuki demin çatlamış ayakları alnıma değmişti
Anam, babam, bacım, kardeşim deyip
Koca bir tahta kurulmuştum daha demin
Ah dilim acıyor
Kalbim kıymık gibi saplanıyor bağrıma
Az evvelki solgun ışık da neydi
Ah acıyor kalbim
Kıymık batıyor dilime
Bu sallantı, bu zelzele, bu yıkılmışlık
Bu bilinmez yazgı, bu sarsıntılı dökülüş, bu yer yarılması
Bunlar sadece arzda mı oluyor sanırsın
Senin, benim, onun böğründe
Geciken bir ben miyim sanırsın
Pembe yanakları henüz soğumuş bir bebeğin
Bir kelebeğin, üveyik kuşunun
Zemheride kırkı çıkmamış bir annenin solan gönlünde
…
Bahara kalmadı sürur
Ezildi üveyik kuşlarım
Ramazana yetişmediler
Şimdi sevinci kalmaz artık bayramların
…
Geciktim
Neden geciktiğimi, nasıl geciktiğimi, niçin geciktiğimi, kime geciktiğimi bilmeden geciktim