Yağmur Mevsimi
Hayat tasvirlerini toz tutmuş kitaplarda okurken, dudağımıza; ince, zarif ve ağzına kadar tatlı bir şerbetle taşmış kristal bardaklardan neşe damlaları dökülür bu damlalarla birlikte mesut oluruz. Bu işgal edilmemiş, saldırıya uğramamış, bozulmamış yeşil vahalarda baş dönmesi gibi bir şeyi canlandırırdı hatıralarımızda. Zaman gibi bu da gele gele, dağıla dağıla zihnimizde estetik bir iz bırakan o eski devirlerin tenhalığı ve damağımızda bıraktığı ama hiç tatmadığımız o eşsiz tasvirleriyle geride kaldı. Artık hayata hüzünlü notalara dokunur gibi dokunur incitiriz yüreğimizi. Kırılırdı çığlığımız müziğin silik tıntınları arasında. Acı çekerdik bize çarpıp kaybolan, fakat hiç var olmayan silikleşen anılar içerisinde.
Hayat, bir zamanlar nağmelerin peşine düşen ayın; suya vurduğu yakamoz silüeti gibi neşeyle kalbimize doğardı. Yitip gitmeden geçen her günle birlikte yeniden uykusundan uyanır, gözleri, ufukta yeşeren bir fidan gibi büyütürdü.
Nedense şimdi kaskatı kesildi, çünkü zaman gibi o anılar da eskiyip yok olup gitti. Bizi hayata, hayatı odamıza taşıyacak o hayvanlar, çeşit çeşit bitkiler, envai çeşit güzellikler, bir adayı korur gibi her yeri her şeyi koruyan kral kartallar ve Ent’ler artık yok. Bizi terk edip bir duman gibi gökyüzünden kaybolup karanlığa karıştılar.
***
…